içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Çöllerdeki Ruhumun Okyanusu Sensin "Duam"

 

Tek çaremdi öylesine kaldırmıştım ki ellerimi sanki tutunmak istemiştim, çaresizligimin güçsüzlüğümün anlatımıydı bu…

Sessizce sadece yüreğimle ve gözyaşlarımla konuşuyordum yardım edecek sensin  tek sensin beni benden daha iyi bilen sığınıyorum sana beni bana bırakma…
Anlattım… Ağladım… Sığındım…

Öyle bir sevgiydi ki  (misalde hata olmaz)yeni doğmuş bebeğin henüz gözlerini bile açamadan annesinin kokusuna sığınışı ve ağlarken susması gibiydim…
Rahatlamıştım...

Evet, beni dinlemiş ti ve yalnız olmadığımı her daim yanımda benimle olduğunu hissetmiştim ya da o duyguyu bana yaşatmıştı…

En büyük dert nedir desem siz okuyucularıma, her yürek farklı yorumlar.
Ama annelerin sesini işitiyorum evlatla imtihan evlat her şeyin başıdır…

Mutlulukların da dertlerinde… Hastaneden çıkıp evladımı orada bıraktığımda bahçenin en kuytu köşesinde kimselerin beni göremediği bir yerde açmıştım ellerimi ve yüreğimi…

Tek tesellim ve en büyük ilacımdı:
"Duam"
 İki sene olmuştu! Görünürde ciddi bir hastalık değildi, ama tedavisi sabır ve zaman istiyordu…
Ben de ilk duymuştum "anoroksi" diye bir hastalığı, kısacası zayıflama yemek yememek!
Öyle bir hastalık ki, farkına varıldığında sabır en büyük ilacı olmak zorunda…
Ekseriyetle genç kızların ergenlikte yakalandığı psikolojik bir hastalık…
 
TV'lerde gazete dergilerde hayranlıkla seyrettikleri (manken, şarkıcı, sanatçı) kişilere benzemek onlar gibi olmak için o tertemiz beyinlerine yerleştirdikleri bu duyguların sonucu oluşan bir hastalık!

 İlerledikçe zayıflama, ortaya çıkan halsizlik, agresiflik, vücut ağrıları ve yattığı yerden kalkamama bir annenin evladının gözünün önünde erimesini görmesi, anlatılmaz bir hüzün sahnesi!

Psikojik bir tedavisi olan bu hastalıkla mücadele hiçte sanıldığı gibi kolay bir süreç değil..
Bir gün doktorun bana açıkça bu ölüme hızla koşan sinsi bir hastalık demesiyle sanki dünyam başıma yıkılmıştı deyim yerindeyse...

İşte o gün yine sığınmıştım “duama”
Nedir dua?
Neden sığınırız ki?
Nasıl bir güçtür ki ona sarılırız, en güçsüz anımızda…

Oysa madden bir şey yoktur elimizde ne dokunabiliriz nede görebiliriz.
Öyle bir alettir ki, Dua!
İletişimi en kuvvetli en kesin en çabuk…

Yapacak bir şeyler olsa dahi ve ellerimizi kaldırmasak ta semalara, en içten duygularımızı iletiriz Yaradanımıza!
Dua kelime olarak çağırmak, davet etmek, dilemek, istemek gibi anlamlara gelir. Terim olarak dua, yaratılmış insanın bütün benliği ile Yüce Allah’a yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması demektir.
İnsanoğlu maddi ve manevi ne kadar güçlü olsa dahi sığınma ve bağlanma eğilimi olan varlıktır...

Sığınma duygusu: bazen içten sessizce bazen sarılıp hissederek yaşamaktır.
En güçsüz anında sevgiyi yaşamak hayatın en doğal ve sevgiyle harmanlanmış şekli sarılmaktır..

İsteklerimiz olsun ya da olmasın sığındığımız liman o kadar derin o kadar yücedir ki, hissetmek yeter aciz olan biz kullara…

Dua ile ilgili hadis ve güzel söylerle ruhumuzu serinletelim:
Dua iki şekilde tecelli eder: ya bizi korkutan şeyi ortadan kaldırır. Yahut da onu yenmemiz için bize güç ve cesaret verir.( H. E. Posdic)
 
Dua ve ibadet, Allah ile olmaktır. Allah ile olan kimse için ölüm de, ömür de hoştur. (Mevlana)
 
 Allah Resûlü (s.a.v.) buyurdu:
"Birinizin duası, "Rabbime dua ettim de kabul etmedi," diyerek acele etmediği sürece, mutlaka kabul olunur." (Buhârî.)
 
Allah Resûlü (s.a.v) buyurdu:
"Kim, şiddetli ve sıkıntılı durumlarında duasının kabul edilmesinden hoşlanıp, sevinç duyarsa, rahat durumdayken çok dua etsin!"  (Tirmizî.)
 
 Ellerim aciz kalkar semalara dilim suskun yüreğim bi çare çarpar yüzün yoktur yalvarmaya bilirim sen beni karşılıksız seversin yine geldim kapına dertlerime çare diye…
Senin sevdan varken yüreğim de bana seni gerek seni
  
Rabbim tüm kullarını sensiz bırakma, dua ve sevgiyle kalın
Bu yazı 4079 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum